Sunucu: Divane, divane deyince aklınıza ne geliyor? Ben bugüne kadar, divaneyi düşündüğüm zaman Deli Divane oldum derler, ama divanenin bir enstrüman adı olduğunu bilmezdim. Ve bu enstrümanın da İzmir'e özel bir enstrüman olduğunu bilmezdim. Şimdi ben de öğrendim, sizler de öğreneceksiniz, çünkü bu enstrümanı hem en iyi kullanan hem de öyküsünü en iyi bilen kişi yanımızda. Hemen sizi tanıyabilir miyiz?
Yavuz Gül: Ben Yavuz Gül, merhaba.
S : Yavuz Bey, hoş geldiniz Ege'den Selam Var'a. Sizi de hemen tanımak istiyoruz.
Şenol Sessiz: Şenol Sessiz...
S: Şenol Sessiz, Şenol Bey sizler de hoş geldiniz.
Ş.S: Hoş bulduk.
S: Yavuz Bey, kısaca bir kendinizi tanıtın. Ne işle meşgulsünüz, ne yapıyorsunuz? Bu arada divanenin de öyküsünü istiyoruz sizden.
Y.G: Tabii, seve seve... Ben elektrik mühendisiyim, serbest çalışıyorum. Müzik en büyük hobim, müzikle hobi olarak ilgileniyorum. 6-7 sene önce değişik sesler arayışına girdim. Lavta, ud… Ben genelde bağlama çalıyorum amatör olarak, pek doyurmamıştı ses gürlüğü... Ve ses arayışına girdim. Sonra İzmir'deki ustalara, bağlama atölyelerine -harika ustalar var onu söyleyebilirim- giderek, deneme yanılma usûlü senelerden beri cihaz yaptırıyorum. Sonunda belli bir aşamaya geldi. Fakat çalışmalar yine de devam edecek, mükemmeli yakalayamadım henüz. Ve onun adını da divane koydum.
S: Neden divane, Yavuz Bey? Nerden geldi aklınıza divane?
Y.G: İki sebebi var. Ses açısından, divan sazı diye bir bağlama vardır, gür ve davudî bir sese sahiptir. Benim erişmek istediğim, divan bağlamasının çok daha üzerinde bir ses elde etmek, onun verdiği davudî sesin üzerinde... Böylece aklıma divane esti. Sonra kelimenin diğer anlamıyla da, acı çekmiş, tecrübeli, gün geçirmiş, nasıl diyelim...
S: Divane olmuş...
Y.G: Evet,bildiğimiz, bizim diğer anlamıyla anladığımız divane.
S: Yani sonuçta bu sesi yakalayabilmek için, bu enstrümanınız bir hayli evreden geçti, bir hayli acı çekti, onun için de ismi divane oldu diyebiliriz. Şimdi ben hemen baktığımda Şenol Bey'in elinde, sapına baktığım zaman sazı andırıyor; ama gelip de ortaya baktığım zaman udu andırıyor. Enstrümanı bir anlatabilir misiniz bize?
Y.G: Kasnak kısmı dediğimiz göğüs kısmı ud-lâvta karışımı. Çeşitli denemeler yapmıştım ben. Sap kısmının nasıl olacağını düşündüm...
S: Udun çünkü sapı o kadar uzun olmaz değil mi, daha kısadır.
Y.G: Evet, aynı zamanda perdesizdir ud. Bağlamanın ise tekne kısmı böyle değildir.
S: Evet, daha dardır, değil mi, daha kayık şeklindedir.
Y.G: Ud ve lâvtada sesin gürlüğünü tespit ettim. Bağlamada ise, o kadar çok imkân var ki Türk bağlamasının klavyesinde, onu kullanmak istedim. Ayrıca amaç şudur, bir cihazla hem Türk Sanat Müziği'ni, udun verdiği lezzetle olmasa bile; Türk Halk Müziği'ni de bağlamanın verdiği lezzetle olmasa bile; her ikisini de kendine has divanenin vereceği lezzetle bir arada icra edebilecek bir cihaz yaratabilmek.
S: Peki divaneyi yeteri kadar tanıtabildiğinize inanıyor musunuz? Şu an Türkiye divaneyi tanıyor mu? Profosyonel müzikle uğraşan müzisyenler divaneyi kullanıyorlar mı? Saz sanatçıları bazında veya,şarkı söyleyen, türkü söyleyen, Türk Sanat Müziği söyleyen sanatçı bazında...
Y.G: Evet, var. Ben müzisyenim, müzikseverim ve her müzikçinin olduğu gibi benim de bir ağırlıklı tarafım var. Ben kendimi bildim bileli Orhan Gencebaycı'yım. Bunu da gururla söylüyorum..
S: Evet, biraz fizik olarak da, sima olarak da andırıyorsunuz.
Y.G: O bir tesadüf, evet. Bağlama çalmamı da onun müziğine borçluyum. Çocuk yaşlarda onun müziğiyle tanıştıktan sonra ilk bağlama sahibi oldum. Aslına bakarsanız, bu olaya girişim de, kendim için Orhan Gencebay'ın müziğini en güzel şekilde tınılarla yansıtacak bir cihaz yaratmaktı.
S: Orhan Bey peki enstrümanı tanıyor mu şu anda?
Y.G: Ben kendisine özel olarak bir tane yaptırdım,çok özel. Sonra bir çocukluk arkadaşı vasıtasıyla, vesilesiyle yanına gittik. Dört saatlik falan görüşmemiz oldu. Kendisine hediye ettim. Çok beğendi.
S: Peki şu anda bunu siz kendiniz mi imal ediyorsunuz? İmalâtını nasıl gerçekleştiriyorsunuz? Bir hayli burda divane görüyorum, kaç tane divaneniz var?
Y.G: Buradaki divanelerin hepsi prototip, deneme yanılma üsulü gittiğim için. Çok kıymetli şeyler benim için... Sanıyorum ileride elli adetlik, çünkü çok isteyen var, elli adetlik bir imalâta gireceğim.
S: Şu anda ekranları başında bizi izleyen seyircilerimiz, mutlaka saz çalmayı, enstrüman çalmayı amatörce veya profosyonelce seven izleyicilerimiz şu anda belki sizleri şaşkınlıkla izliyorlar. Çünkü gerçekten divanenin öyküsü enteresan. Bir de biraz divanenin sesini şöyle bir duysak diyorum. Şenol Bey gerçi şu anda çok güzel fon yapıyor bize. Ama birlikte şöyle küçük bir geçiş alabilir miyiz daha farklı seslerle?
Y.G: Şimdi elimizde iki tane değişik tınılarda divane görüyorsunuz. Çeşit çeşit bunlar, hepsini tanıtmam lâzım. Şenol Bey'in elindekini isteyenin zevkine göre tellerle donatınca her sesi alabiliyorsunuz, bağlama, cümbüş, ud, gitar...
S: Hemen Şenol Bey'e bir sorum var, divane çalabilmek için hangi enstrümanı iyi çalmak gerekiyor? Ud bilmek gerekiyor mu divane çalabilmek için yoksa bağlama çalmayı bilmek yeterli mi?
Ş.S: Daha çok bağlamaya benzediği için, sap olayı tamamen bağlama, onun için bağlama çalmak yeterli yani.
S: Bağlama çalmayı bilen divaneyi de çalar diyorsunuz. Siz Yavuz Bey'le tanışmadan önce bağlama mı çalardınız?
Ş.S: Tabii, bağlama çalıyorum. Aşağı yukarı yirmi seneden beri bağlama çalıyorum.
S: Peki profosyonel olarak müzikle mi uğraşıyorsunuz?
Ş.S: Asıl mesleğim muhasebecilik. Bağlamacılık da yan olarak, kendi hobim, yıllardan beri uğraşıyorum. Bir sene evvel de Yavuz Bey'i tanıdım. Bu enstrümanı gördüm. Çok güzel tınıları alıyor. Teller değişik değişik yapıldığı takdirde ruha çeşitli şekillerde hitap edebiliyor.
S: O zaman o tınılardan bir tanesini dinlemek istiyoruz, şöyle küçük bir taksim dinlemek istiyoruz hep birlikte...
(Taksim)
Ş.S: Bir de telleri değişik,uda benzeyen, kısa saplı divane var...
S: Evet, şu mudur?... Kısa saplı, uda benzeyen bir divane var.
Y.G: Ud ağırlıklı...
Ş.S: Tamamen ud ağırlıklı. Ruhunuzda ud seslerini tamamıyla alabiliyorsunuz...
(Taksim)
S: Evet sevgili izleyiciler... Ege'den Selâm Var, Ege'nin incisi İzmir Konak Meydanı'nda Saat Kulesi'nin altında devam ediyor. Ekranlarını yeni açmış izleyicilerimiz bu enstrümanı gördüklerinde şaşırmış olabilir, bu enstrüman şu an sadece İzmir'de mevcut. Sadece Yavuz Bey'de mevcut. Çünkü onun icad ettiği bir enstrüman. İsmi divane. Ud ve bağlama karışımı bir enstrüman. Dinlediğimiz zaman da hem bağlama tınılarını, hem de ud tınılarını alabiliyoruz. Yavuz Bey ve Şenol Bey de divaneyi bize tanıtıyor. Çok teşekkür ediyoruz Yavuz Bey, ilerleyen günlerde umarım divane tüm Türkiye'de kullanılır bir enstrüman haline gelir. Katıldığınız için çok teşekkür ediyoruz. Bu güzel tınılar için çok teşekkür ediyoruz Şenol Bey.
Ş.S: Ben de teşekkür ediyorum.
Y.G: Ben de çok teşekkür ederim. Herkese selâmlarımı iletirim.
© www.divane.com.tr